Sene 11 Eylül 2001. Amerika’nın ikiz kulelerine güya müslümanlar tarafından saldırı yapıldı.O günden sonra dünyada adını ‘radikal (fundamentalist) islam’ koydukları yeni bir din türetilip islam düşmanlığı yapıldı. Müslümanlar üzerinde baskı kuruldu. Amaç müslümanları ‘ılımlı(moderated) islam’ projesi altında adından da anlaşılacağı gibi ayar çekilmiş islam düşüncesine sokmaktı.Nitekim ılımlı islam düşüncesi bu gün paralelci diye anılan grup başta olmak üzere çok sayıda taraftar bulmuştu.Tabi bir yandanda ‘suya sabuna dokunmayan ibadet dini’ islam projesi de destekleniyordu.(islam hayat dinidir, nizam dinidir, adalet dinidir yani suya sabuna dokunma dinidir. Eğer din ibadet ve namazdan ibaret olsaydı Kuran da ki altı bin küsür ayete gerek kalmaz, sadece namaz kıl ayeti din için yeterli olurdu.)
Amerika ve batı dünyası bir taşla bir sürü kuş vurmuş gibi görünüyordu. Neticede hedeflerine ulaşmışlardı. İslamı, bir yandan ılımlı, radikal ve Allah’ın hakkını savunmayan sadece ibadet dini islam olarak üçe bölmüşler, bir yandan da 11 Eylül saldırılarından tüm dünya müslümanlarını sorumlu tutarak baskılarını artırmak suretiyle tabiri caizse müslümanların batıla karşı duruş reflekslerini felce uğratmışlardı.Plan tıkırında işliyordu:Bir taraftan istedikleri müslüman topraklarını işgal edip sömürüyorlar, bir taraftan da demokrasi adı altında kendi düzenlerini kuruyorlardı müslüman topraklarına. (Gerçi müslüman ülkelerinde ki eski düzende onların eseriydi.)Ama hesap edemedikleri çok büyük bir hakikat vardı: ‘Hatırla ki, kafirler seni tutup bağlamaları ve ya öldürmeleri yahut seni yurdundan çıkarmaları için tuzak kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarken Allah da onlara tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.'(enfal 30) Bunu, Mısır’da Mursi’nin demokrasi ile seçilmesi ile kurdukları demokrasi tuzağının aleyhlerine dönmesi ile tecrübe ettik.Allah onların tuzaklarını onların başına geçirdi. Kazdıkları demokrasi kuyusuna kendileri düştüler.
Amerika ve batı ailesi düşündükleri gibi islamı üçe de ayıramadılar.Bilakis her geçen gün ümmet olma yolunda ilerleyen bir müslüman topluluğu oluşuyor. Buna en büyük katkıyı ise yine Amerika, batı ailesi ve ortak çocukları katil İsrail yapıyor.
Nasıl mı?
Şer odaklarına hizmette kusur etmeyen eski ortaçağ avrupasının dominikanlarının hristiyanlık için yaptıklarını, bu gün Amerika ve batı dünyasının toplum mühendisleri yapmaya çalışıyorlar.Yeni plan, müslümanların algısında din hususunda kime-neye inanacağız kaosunu oluşturarak, Hristiyan ve Musevi dünyasındaki kitap karmaşası ve parçalanmanın müslüman toplumlardaki karşılığını bulma çabasıydı.Müslümanları , kitapları tahrif edilmiş, bin parçaya ayrılmış Hristiyan ve Yahudiler gibi düşündüklerinden ve bu kaosun kendi üzerlerindeki yıkımı çok iyi bildiklerinden ötürü aynı yıkımı müslümanların da yaşayacağını düşünüyorlardı. Bunu da ılımlı islam projesinde kullanılan grubun bugünkü prestij kaybını,inanılma noktasında bir karmaşa oluşturmada kullanılıyorlardı.Cübbeli Ahmet diye anılan Ahmet Mahmut Ünlü’nün yüz kızartıcı bir suçtan tutuklanıp ceza evine konması da ekmeklerine yağ sürdü.Tabi çocuk öldüren Işid’in katkılarını da unutmamak gerek.Tüm bunlar müslümanlarda kime inanacağız algısı oluşturmuş durumda.Dışarıdan bakınca müslümanlar yine alt olmuş gibi görünüyor. Ama mesele hiç de öyle değil.
Müslümanların bir tevhid cümlesi var; “la ilahe illa Allah” tan müteşekkil. Bu cümlede ilah kelimesini çıkarıp yerine kitap kelimesini koyunca( la kitap illa Kur’an) din kaosunun müslümanları etkileyemeyeceği çok aşikar olur. Aslında şimdiki islam düşmanları “la kitap illa Kuran” cümlesinin ‘la kitap’ yani inanılacak kitap inanılacak kimse yoktur kısmına hizmet ediyorlar farkında olmadan.Tıpkı Tevhid cümlesinde ki tüm ilahları reddetmek, la ilahe demek gibi onlarda inanılacak kitap yok diyorlar.Ve Allah yine tuzaklarını başlarına yıktı…
İşte bundan sonrası müslümanlara düşüyor.Artık müslümanlar, müslümanları şahıslara ve kuran dışındaki kitaplara değilde kuran ve kurandaki şahsiyetlere yönlendirmelidir ki cümlenin illa Kuran kısmı gerçekleşsin.
Peki kuranın önündeki en büyük engel nedir?
Müslümanlar kuranı evlerinin en güzel duvarlarına, en güzel raflarına hapsetti. Bu hapsedişte sebep: ya Kuran ne diyor diye insanların merak etmemesi ya Kur’an bana karışmasın zihniyeti ya da ‘sen Kuran’ı anlayamazsın’ lafıyla muhatap olmak oldu.İlk iki sebep insanın kendi iç dünyasının samimiyetsizliğidir. Son sebebe gelince…Şimdi soruyorum:
‘Biz Kuran’ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik.’ (nahl 89)
‘Bunlar Kuran’ın, apaçık kitabın ayetleridir.'(neml 1)
‘Muhakkak ki biz,bu Kuran’da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık.Yine de insanların çoğu inkarcılıktan başkasını kabullenmediler.'(isra 89)
diyen Allah mı yalan söylüyor(haşa), yoksa ‘sen Kuran’ı anlayamazsın’ diyenler mi?…