Yandex

Kenan Yavuz, Bayburt Basını İle İstanbul’da Buluştu

Kenan Yavuz, Bayburt Basını İle İstanbul’da Buluştu
Yayınlama: 11.11.2014 - 23:55
A+
A-

Yavuz: “Gelecek kuşakların, hakkımızda çok iyi şeyler söyleyeceğini sanmıyorum!”

Kenan Yavuz’un özel daveti ile Baksı Müzesi’nin Avrupa Konseyi Müze Ödülü kutlama gecesine katılan Bayburt yerel basın temsilcileri, gecenin ardından Kenan Yavuz ile İstanbul’da bir araya geldi.

Buluşmaya Febus Medya Ajans Başkanı ve Yayın Editörümüz Kürşat Okutmuş, TRT Bayburt Muhabiri İlker Aslan, Bayburt Belediyesi Basın Temsilcisi Burhanettin Okumuş, Bayburt Manşet Muhabiri Baki Meral, Bayburt Sıla Gazetesi Muhabiri Peyami Sefa Karabacak, Bayburt Postası Yazı İşleri Müdürü ve DHA Bayburt Muhabiri Murat Okutmuş katıldı.

Buluşmada öncelikle Baksı Müzesi Avrupa Konseyi Müze Ödülü kutlama gecesini değerlendiren Kenan Yavuz, Bayburt’un Baksı Müzesi’nin yakaladığı popülariteyi kaçırmak üzere olduğunu söyledi.

Baksı Müzesi’nin yakaladığı başarı ve Bayburt’a taşıdığı ün kadar, devlet büyüklerinin de Bayburt’a ilgisine değinen Yavuz, “onun için kentsel dönüşüm meselesini sürekli gündemde tutmaya gayret ediyoruz ki Bayburt kendisini bir dönüşüme tabi tutsun ve Baksı Müzesi ile beraber kazanmış olduğumuz bu krediyi bir verimliliğe dönüştürelim.” Dedi.

Karşılıklı sohbet halinde gerçekleşen buluşmada, Kenan Yavuz’un açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Bayburt, Baksı Müzesi şansını da kaçırmak üzere!”

“Geceyi hep birlikte yaşadık. Bayburt, kendi içinden büyük bir değer çıkardı ve o değerli emeği alkışlamak, kutlamak için yüzlerce insan bu gecede bir araya geldi. Önce Avrupa Müze Ödülü, ardından da TBMM Onur Ödülü ile ulusal basın ve hatta dünya basını Bayburt’tan çıkmış bir başarı öyküsünü yazdı. Şimdi de İstanbul’un göbeğinde yaşanan bir gece de sanatçılar, iş adamları, bürokratlar ve gazeteciler bir araya gelerek Bayburt’tan çıkan bu başarı hikayesini alkışladı… Bayburt için daha güzel bir tanıtım olabilir mi? Ama maalesef bizler bu çok özel şansı da kaçırıyoruz. Şu an Baksı Müzesi’nin sağladığı bu ivmeyi değerlendiremezsek o da elimizden kaçar ve bir daha geri gelmez. Kentsel dönüşüm meselesini onun için sürekli gündemde tutmaya gayret ediyoruz ki Bayburt kendisini bir dönüşüme tabi tutsun ve Baksı Müzesi ile beraber kazanmış olduğumuz bu krediyi bir verimliliğe dönüştürelim.”

“Siyasi güçte Bayburt’un arkasında…”

“Bu başarıların yanı sıra Bayburt siyasilerimizin de gündeminde. Gerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, gerekse de Başbakanımız Ahmet Davutoğlu Bayburt’u önemsiyor ve Bayburt’u dönüştürmek istiyor. Bizler yeter ki, neyi nasıl isteyeceğimizi, hangi kaynağı nerede değerlendirmemiz gerektiğini ve de doğru yöntemleri belirleyebilelim. Kabul edelim ki, gerek enerjimizi gerekse de kaynakları doğru kullanamıyor, doğru yerlere kanalize edemiyoruz. Bu nedenle de sıkıntılarımız devam ediyor. Şu an için çok geniş bir diasporamız var, doğrudur ama bunu ivedilikle avantaja çevirmemiz gerekiyor. Bunun için de halkın, bizlerin ve özellikle de yöneticilerin, bu meseleleri acilen farklı perspektiften görmeye başlaması lazım.”

“Şimdiye kadar yapılanlar doğru idiyse bu sonuç ne?”

“Şu ana kadar eleştirdiğimiz konular içerisinden herhangi biri için ‘yapılanlar doğrudur’ diyen yok. Belediye binasını yapan belediye başkanımız ‘yanlış yaptım’ diyor. Polis Evi’ni yapan ‘yanlış yaptım’ diyor. Valilik ek hizmet binasını yapan da ‘yanlış yaptım’ diyor. Bu yanlışlardan geri dönüş çok mu zor? Koskoca İstanbul, Bursa, Ankara gibi büyükşehirler inanılmaz bir dönüşüm geçirebiliyorken, bu Bayburt için çok zor olmamalı!

Zihniyeti değiştirmeyi başarabilirsek, hepimize bir özgüven gelecek. Baksı Müzesi ile beraber Bayburt bir hareket kazanacak ve en azından içinde bulunduğumuz psikolojik travmayı yenmemizin önü açılacak.”

“Herkes Bayburt’u terk etmek istiyor!”

“Bunu biliyor ve yaşıyor olmaktan büyük bir üzüntü duyuyorum: Çocuklarımızın ve gençlerimizin tamamı Bayburt’u terk etmek istiyor. Sadece gençlerimiz değil durumu iyi olan aileler de Bayburt’u terk etmek istiyor. Bu hakikaten çok üzücü ve yaralayıcı bir durum… Yaz başında bir imza kampanyası başlattık. Bu kampanyanın altına imza atan 4 bin Bayburtlunun duygularına tercüman olacak muhataplar olmalı. Bu kadar insan imza attı, talepte bulundu, nerede bunun karşılığı? Bunun karşılığını sunmalıyız bu insanlara.”

“Yağmanın müsebbipleri olarak hepimiz bu ağır yükün, bu vebalın altındayız…”

“Bayburt’taki STK’ların güçlenmesi lazım. Seslerini daha çok çıkarmaları gerekir diye düşünüyorum. Hakeza basının da… Ve kim konuşursa konuşsun, dertlenirse dertlensin, Bayburt’un yararı için söylenen hiçbir söz siyasete çekilmemeli! Bu konuların hiç birinin siyasetle alakası olmamalı. Bayburt’un merkezinde bir yağma vardır. Bayburt yağmalanmıştır. Bu yağmanın sahipleri kimse; manen sorumludurlar. Hepimiz bu ağır yükün, vebalın altındayız! Tarih katledilmiş, kültür katledilmiş, nehir katledilmiş ve meydanlar katledilmişse neyini savunacağınız biz bunun?”

“Yeniden işgale mi uğradık? Neden herkes kaçmak istiyor Bayburt’tan?”

“Önceliğimiz elbetteki yaşam kalitesi olmalı. Yaşam kalitesi olmadan yatırım çekemeyiz. Yatırım kalitesi olmadan misafir çekemeyiz, turist çekemeyiz. Yaşam kalitesi olmadan eğitimli insanı bünyemizde tutamayız. Sinemamız yok, tiyatromuz yok, doğru dürüst oturacak bir kafemiz bile yok. Gençleri nasıl Bayburt’ta tutacağız? 50 yıl önce bizim kuşağın yaşadığı duyguları şimdi de bu dönemin gençleri yaşıyor. Aradan 50 yıl geçmiş ve hala Bayburt’un gençleri ben Bayburt’tan nasıl kurtulayım arayışı içindeler.

Düşünüyorum da, yeniden işgale mi uğradık biz? Neden herkes kaçmak istiyor Bayburt’tan? Bu hepimizi bağlayan büyük bir sorumluluk… Belediyemiz, Valiliğimiz, siyasetçilerimiz, iş adamlarımız, sivil toplum örgütlerimiz, hepimiz bu gelinen durumdan sorumluyuz.”

“Bayburtlular, siyasiler, yöneticiler, STK’LAR, dernekler, biz, siz; hepimiz kendimizi yeniden sorgulamalıyız…”

“Aracılığınızla tüm dinamiklerimize ve özelliklede hemşeri derneklerimize yeniden seslenmek istiyorum. Yüzlerce Bayburt Derneği, Bayburt çatısı altında kurulmuş oluşum var. İstisnalar kaideyi bozmaz, kusura bakmasınlar ama hiç birinin sanki Bayburt diye bir derdi yok gibi! Herhangi bir derneğe başkan olan, kendisini potansiyel milletvekili ve Belediye Başkanı görüyor. Bayburtluların olduğu kalabalık bir topluluğa Başkan olmuşsunuz, yönetici olmuşsunuz, daha bundan iyi milletvekilliği mi olur! Nasıl bir düşüncedir bu, anlam vermek mümkün değil! O zaman bu dernekler niye kuruluyor, neden dernek başkanlığı yarışına giriliyor ve neden yönetici olunuyor?

Bayburtlular, siyasiler, yöneticiler, STK’LAR, biz, siz ve özellikle de Bayburt ismi altında kurulan dernekler, hepimiz; kendimizi yeniden sorgulamalıyız… Emek verdiğimiz, uğraştığımız, zaman harcadığımız faaliyetleri gözden geçirelim ve bakalım içlerinde derdi Bayburt olan tek bir organizasyonumuz var mı? Bayburt’un herhangi bir problemine çare aramayan, sorgulamayan, olması için uğraşmayan herhangi bir oluşuma Bayburt STK’sı denilebilir mi? Sürekli yemek organizasyonu ve yıldönümü kutlamaları ile Bayburt’a ne kazandırabiliriz?

Bu bakış açısında ve faaliyet yelpazesinde sizce de bir eksik, sorun yok mu? Tamam, kesinlikle çok güzel; hemşerilik hukukunu koruyalım, insanlar bir araya gelsin, birbirini tanısın ama dernek olmak aynı zamanda bir sivil toplum örgütü haline dönüşmektir, doğduğun topraklara karşı bir sorumluluk hissetmektir. Bir takım organizasyonlarla oraya hizmet gitmesini sağlamaktır. Oradaki yönetime yardımcı olmaktır. Belediyenin yaptıklarını desteklemek, yapamadıklarını sorgulamaktır. Yerel yöneticilerin doğru yaptıklarını onure etmek, yapamadıklarını veya hatalarını eleştirmektir. Her köyümüzün birkaç derneği var ve herkes başka bir tarafa çekiyor. Mesela başlattığımız kampanyaya, olumlu veya olumsuz hiçbir dernekten açıklama gelmedi. Doğrusu bu durumu garip buluyorum.”

“Gittim gördüm, yüreğim parçalandı!”

“Şehrimize zulüm yapılıyor dediğim için bana kızıyorlar ama her Bayburt ziyaretimde gerçekten de yeni bir zulümle karşılaşıyorum. Söylemeliyim mi? Bakınca görmeyelim mi? Hepimiz elbirliği etmişiz ve maalesef şehrimiz Bayburt, kendisine zulüm edilen bir pozisyona düşmüş durumda. Ve bu ağır bir zulüm! Bakın, tarihimiz bir bir yok oluyor… Osmanlı, Selçuklu ve Cumhuriyet… Her ne varsa, kutsal ve tarihi emanetleri bir bir yok ediyoruz… Gördünüz işte, ‘kırk paharlar’ ne hale geldi! Tam bir restorasyon rezaleti… Yapan, yaptıran, yapılmasına izin veren bizler, halk; hepimizin, herkesin suçu var bu restorasyonda…  Hiç mi kimsenin, azıcık bu işi bilen birinden görüş almak aklına gelmez! Gittim gördüm ve yüreğim parçalandı. Üzerine koyamıyoruz, var olanı da yok etmek için para harcıyoruz, böyle bir şey olur mu?”

“Allah razı olur mu bu yaptıklarımıza?”

“Ne çarşı bıraktık, ne cami, ne saat kulesi, ne de nehir! Nehir kültürdür, yaşamdır, nefestir, oksijendir. Hele Çoruh nehri, biz Bayburtlular için sevgilidir. Bu muhteşem nehrin, şehrin içerisinden akması Allah’ın bizlere vermiş olduğu en büyük nimet. Ama biz ne yapıyoruz, kalkıp o nehre sıfır imar veriyoruz! Herkese soruyorum: Allah razı olur mu bu yaptığımızdan?”

“Sıra bana da gelir, ben de ranta dahil olurum diye beklemek çok çirkin!”

“Üniversite Bayburt’a neden kuruldu? Bir taraftan gençlerimiz eğitimlerini sürdürürken, diğer yandan da şehir güzelleşsin, gelişsin, renklensin, canlansın diye. Allah aşkına, nedir o apartların hali? Yani, illa da Çoruh nehrinin kenarında mı olması gerekiyordu bu apartlar? Bayburt’ta maalesef reaksiyon yok. Sıfır reaksiyon! Halkımız sahip çıkmıyor meselelerine. Kusura bakmasınlar, sıra bana da gelir, ben de ranta dahil olurum diye beklemek çok çirkin! Sonuç olarak herkes kaybediyor, hepimiz kaybediyoruz. Herkesin kaybettiği bir Bayburt düşüncesinden kurtulup, herkesin kazanacağı bir geleceğe yelken açmamız lazım…”

“Allah bilir o zavallı yapılarda bizi anlamaya çalışıyordur!”

“Soruyorum, yerli veya yabancı turist Bayburt’a niye gelsin? Bayburt’a gitmek düşüncesini, insanların kafasına nasıl sokacağız? Son birkaç yılda, bunu sadece Baksı Müzesi ile başardık. Şimdi bir iki sene sonra o da unutulacak. Artık her şeyin çabuk tüketildiği bir çağı yaşıyoruz, bazı şeyleri sürekli canlı tutmak mümkün değil. Onun için de bu fırsatlar kapımıza kadar gelip, içeri girmeden kaçsın istemiyoruz!

Evet, altyapı tabi ki önemli… Ama siz hiç dünyanın en güzel asfaltı döküldü diye herhangi bir şehre akın edildiğini duydunuz mu? Sorunsuz bir altyapı, düzgün bir sokak, yürünebilir bir kaldırım, keyifli bir cadde, zaten her şehirde olması gerekenler. Başkalarında olmayan neyimiz, kaybetmek üzere olduğumuz değerlerimiz hangileri? Bunları koruyamadıktan, yaşatamadıktan sonra Bayburt’un bütün sokaklarını dünyanın en kaliteli asfaltı ile döşesek ne olur! İnsanlara ‘Bayburt’u mutlaka görmeliyim’ dedirtecek neyimiz varsa, önceliğimiz o değerleri korumak ve yaşatmak olmalı…

Safranbolu’ya gidiyorum, gezmeye doyamıyorum. Küçük küçük çarşılarda insan kalabalığından geçilmiyor. İnsanlar artık moderniteyi istemiyor, geleneksel olanı, doğal olanı istiyor. Bunu yapabilecek miyiz? Mesele bu. Bayburt’ta şu an yaşayan bir tane konağımız yok. Unutulmaz Caddesi’nde ki konak kadar Türkiye’de daha güzel bir konak görmedim ama bu konak şu an can çekişiyor. Diğer yandan Cumhuriyet Oteli, orijinal hali ile butik bir otel haline getirilse inanılmaz bir güzellik, inanılmaz bir estetik. Kendine has özel bir müşteri portföyü oluşturacak kadar özel bir mekan. Ama biz, bütün bu değerler çürüsün, yok olsun diye bekliyoruz! Allah bilir o zavallı yapılarda bizi anlamaya çalışıyorlardır. Çünkü anlaşılmaz bir tutum içerisindeyiz!”

“Erzincan Belediyesi’nin yerinde olsam, o köprüden adımı sildiririm!”

“Devletin Bayburt’a tahsis ettiği kaynakları yanlış yerlerde, yanlış işlerde kullandık. Sadece karar verenler değil, karar verilirken en doğrusu adına etkili olamadığımız için bizler de sorumluyuz. Halk, STK, dernek, basın; herkes sorumlu. Öncesinde yanlışı tespit edip, belki de hep birlikte ısrarcı olmalıydık. Daha çok anlatmalıydık.

Şimdi mesela düşünüyorum; Çaykara Kavşağı’na yapılan viyadüğün bütçesi ile Bayburt’ta Çoruh nehrinin üzerine en az 3 tane muhteşem taş köprü yapılamaz mıydı? Belki de daha fazla! Şimdi o viyadüğü, işlevselliğini, Bayburt’a katkısını gördük ve ‘tüh, ne yaptık biz?’ diyoruz. Ama iş işten geçti. Bu viyadüğün Bayburt’a bir katkısı oldu mu? Veya olacak mı? O kaynakla yapılabilecek muhteşem taş köprülerinin Bayburt’a katkısı olur muydu? Bence çok daha harika olurdu.

Şehrin içinde, Erzincan Belediyesi katkı yaptı diye bir köprüye Erzincan Köprüsü adını verdik. Belediye meclisindeki üyelerin oylarıyla verildi bu isim. Şahsen ben, Erzincan Belediyesi’nde yetkili bir isim olsam, bir Erzincanlı hassasiyeti ile düşünüyorum, o köprüden şehrimin adını sildirirdim!

Erzincan Köprüsü’nü geçiyor, Kırk Paharlar’ı görmemek için arkadan dolaşıp, Ulu Cami’ye doğru yürüyorum. Aklımdan ‘o’ köprüyü atmaya, unutmaya çalışıyorum. Birden Ulu Cami’nin şerefesindeki ışıklandırma vuruyor gözüme. Gecekondu ötesi. Bu mu bizim bin yıllık tarihimiz, birikimimiz, kültürümüz? Bayburt’ta dolaşmak, Bayburt’ta yürümek artık büyük bir çile. Büyük bir vicdan muhasebesi, büyük bir yara! Kendi kendimize, kendi şehrimizi, kendi elimizle ne hale getirdik! 50 yıl önce bizim kuşak, daha önce ki kuşaklara bir şey diyememişti; çünkü yokluk, sefalet ve savaşlar yaşanmıştı. Ama bundan 50 yıl sonra Bayburt’ta yaşayacak kuşağın, bizim hakkımızda çok iyi şeyler söyleyeceğini sanmıyorum.”

“İki dağ bir araya gelse, kesinlikle böyle bir niyetim yok!”

“Bunu daha önce de defalarca söyledim ama tekrar söylemekte fayda var. Altını çize çize söylüyorum ki, konular karıştırılmasın! Bu konu netleşir ve bu konuda anlaşırsak, sanırım dediklerimiz daha iyi anlaşılacak: Kenan Yavuz’un Bayburt’tan kesinlikle siyasete atılma gibi bir düşüncesi yok, olmayacakta. Ne dün, ne bugün, ne de yarın! İki dağ bir araya gelse, kesinlikle böyle bir niyetim yok. Hele Bayburt ‘tan, kesinlikle olamaz. Asla! Allah muhafaza, kazara olsa diyecekler ki ‘bak gördün mü, demek ki tüm bunları bunun için söylüyormuş!’ Bu konuda hiç kimse rahatsız olmasın. Ben kendi adıma bu konuda rahatım.

Ülkeme zaten hizmet ediyorum. Memleketime hizmet içinde illa vekil veya başka bir makama sahip olmam gerekmiyor. Biz hepimiz bu vatanın evladıyız. Bu kadim şehri, bu kadim Türk toprağını, yine bizler tarafından uğratılmış olduğu bu zulümden kurtarmak istiyoruz. Hepsi bu kadar…”

Teşekkürler Kenan Yavuz

“Bayburt dışında olsa da Bayburt konulu bir organizasyonda Bayburt basını da olmalı” diyerek, İstanbul’a Bayburt basınını davet eden, ağırlayan, ilgilenen ve önemseyen hemşerimiz Kenan Yavuz’a bu nazik ve ince davetinden dolayı teşekkür ederiz. Bayburt Yerel Basın Temsilcileri

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.