Kent Merkezinin Tarihi Gelişimi:
Kurulumu kesin bilinmemekle beraber M.Ö. 2500-3000 yıllarına kadar uzandığı tespit edilen ve Türklerin Anadolu’daki ilk fetih ve iskan alanlarından biri olan Bayburt, kent olarak tarihin her döneminde askeri bir nokta, konaklama merkezi, önemli bir kültür ve ticaret merkezi olma özeliklerini korumuş ve Türk tarihinde özel bir yere sahip olmuştur.[1]
Kentin fiziksel yapı üstünlüklerinden en önemlisi topoğrafyasıdır. Kentin topoğrafyası, kent merkezinin oluşumunda şekillendirici bir rol oynamıştır. Bunda en önemli sebep güvenlik kaygısıdır. Tarihi Bayburt şehrinin nüvesi kale içinde kurulan ilk yerleşme yeridir. Bu yerleşme noktası sonradan gelişmiş küme köy karakteri gösteren kalenin güney eteğine yayılmıştır.
Şehir merkezinin daha çok güney istikametine doğru yayılmasının iki temel sebebi bulunmaktadır; kuzey ve doğu tarafının daha engebeli olması ve bakı faktörü.[2]
Kentin, sosyo-kültürel açıdan önemli bir merkez niteliği kazanmasında, dini, siyasi ve ticari işlevlerin, tarihsel dönemlere göre değişen veya biriken ağırlıklarının önemli bir rolü vardır.[3] Bu bağlamda, Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Anadolu’da; özellikle XIII. yüzyıldan itibaren merkezi idare mekanizmasının kurulması ve milletlerarası ticaret olanaklarının gelişmesine bağlı olarak, Bizans egemenliğinden devralınan kale yerleşmelerinin yeniden ovalara doğru yayıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, Selçuklu siyasal gücünün zayıflaması ve merkezî idare mekanizmasının ortadan kalkması sonucu başlayan siyasal belirsizlik döneminde (Türk Beylikleri dönemi) yerleşmelerin yeniden kalelere çekildiği görülmektedir.[4] Bu süreç Bayburt’u da etkilemiş ve şehir Selçuklu Döneminde Ulu Camisi, Hanları, Hamamları ve Medreseleri ile kale dışında gelişerek zamanın model kentleri arasında yerini almıştır. Kent dini yapılar çevresinde oluşan mahallelerin birbirine eklenmeleri sonucunda büyümüştür. XIII. Yüzyıl’da kentin yerleşme dokusu Ulu Camii çevresinde yoğunlaşmıştır.
Selçuklu Dönemindeki Anadolu’daki Model kent yapılanmasını; Hıristiyan-Bizans kent kültürü mirası üzerinde Türk-İslâm toplumunun gereksinimlerine göre uyarlanmış ya da Türk-İslâm toplumunun geleneksel yaşam biçimine göre yeniden yapılandırılmış veya kurulmuş Selçuklu kentlerinin mekânsal organizasyon ve örgütlenmelerini, dönemin sosyal-kültürel ve siyasal-yönetsel atmosferi ile Anadolu’nun özgün coğrafi koşullarının biçimlendirdiği düşünülebilir.[5]
Ayrıca Trabzon – Tebriz ticaret yolu güzergâhı üzerinde bulunan kent, bir konaklama yeri haline gelmiştir. XIII. yüzyıl uluslararası kervan ticareti yol güzergâhına yakın olma ihtiyacı, kentin sur dışına yerleşme eğilimini daha da arttırmış görünmektedir. Kalenin yüksek bir tepe üzerinde bulunması nedeniyle ticari aktivitelerin sur dışındaki ticaret güzergâhına uzak kalması nedeniyle sur dışına çıkma ihtiyacı duyulmuştur. Ticaret, tümüyle sur dışında Ulucami çevresinde örgütlenmiştir. Kervan ticaret yolunun bir uzantısının, kentin içerisinden Ulu Cami önünden gelerek kentin kuzeyine doğru ilerlediği görülmektedir. Debbağhane ve boyahanenin birbirine bağlı meslek kolları olması nedeniyle Selçuklu döneminde geliştirildikleri düşünülmektedir.[6]
Bayburt, tarihi yollarla diğer bölgelere bağlanmaktadır. Bu bölge, Kafkaslar ve Karadeniz üzerinden gelen doğal ve tarihi yolların birleştiği coğrafi alan üzerinde yer alır. Ayrıca, kuzey ve güneyde uzanan sıra dağlar tarihi İran-Trabzon transit yolunun geçmesini sağlar.[7] Doğu Anadolu ile Karadeniz’i birbirine bağlayan bu yolun, ticari alanda ve doğu-batı arasındaki kültür iletişiminin kurulmasında önemli bir rol oynadığı açıktır. Bu yol Erzurum’dan başlayıp Aşkale’den sora kuzeybatıya yönelerek Kop geçidini aşarak Bayburt’a, daha sonra Vavuk geçidi-Gümüşhane-Zigana geçidi ile Trabzon’a ulaşır. Aynı yol sonraki dönemlerde Trabzon-Erzurum-Bayezid yolu olarak bilinir.[8]
Bayburt Kent Dokusundaki Önemli Tespitler:
Her kültürün köy ve şehir yapılaşması farklıdır. Aynı yapı malzemeleri kullanılsa da bunlardan yaptıkları evler, ibadet haneler, ticarethaneler, hanlar, mimari yapılar farklıdır. Özgünlüğün, milliliğin sonucunda bu farklılıklar doğar. Bu nedenle Bayburt’un kent dokusundaki asıl belirleyici unsur Türk – İslam Kültürüdür. Türk – İslam Mimarisi kentin ibadethanelerine, mahalle yapısına, evlerine, hanlarına, yollarına, ticaret hayatına vs. yansımıştır.
Özellikle Türk Kenti, Türk Kimliği taşıyan kent olması nedeniyle tarihi coğrafyası ve tarihi kent dokusunun gelişimi hakkında Bayburt’taki Türk Devri, Türk Devletlerinin Hakimiyeti süreci çok önemlidir. Kentin Tarihi dokusu Ortaçağ’da özellikle Selçuklu zamanında şekillenmiştir. Tarihi Kent Merkezi Ulu camii ve çevresinde gelişmiştir. Ticari hayat Ulu Caminin etrafında şekillenmiştir.
Tarihi Kent dokusu incelendiğinde kent dokusuna şekil veren, yön veren yapılar dini mimari, eğitim binaları ve ticari yapılardır. Özellikle bu alanda yapılan çalışmalarda/araştırmalarda, kentin dini yapılar çevresinde oluşan mahallelerin birbirine eklenmeleri sonucunda büyüdüğü tespit edilmiştir.[9] Ulu Cami ve çevresi gibi anıtsal kompleksleri barındıran kentler, kendini bulmuş bir kültürün bütün tamlığını aksettirebilmektedirler. Bayburt da bunu başaran kentlerimizden biridir. Özellikle bu doku kendini 13. Y.y. ile 18. Y.y. arasında iyi korumuştur.
Tarihte önemli ticaret merkezlerinin yol güzergahı üzerinde (Trabzon-Erzurum) önemli bir ticaret ve konaklama merkezi olması aynı zamanda tahıl merkezleri, halı, maden merkezi olması şehrin ticaretini özellikle Ortaçağ’da canlı tutmuştur. Bu ticaret yaşamı, kentin tarihi dokusunu ve kimliğini etkilemiştir.[10]
Ancak zamanla kültürde değişimler yaşanır. Modern/yaşanılan çağ bunu gerektirebilir. Çağın ve dünyanın değişimine kültürler de özünü koruyarak ayak uydurmalıdır. Bu kültürel değişim kent yapısına, toplumsal hayata ve mimariye de yansır. Bayburt da bu değişimi yaşamaktadır. Bu değişim 18. Y.y.’dan günümüze kadar devam etmiştir/etmektedir. Özellikle günümüzdeki yapılaşma hızı geçmişe göre çok yüksektir.
Ancak değişirken özgünlüğünü, milliliğini yitirmemek gerekir. Maalesef üzülerek belirtmemiz gerekir ki, Bayburt bu değişimi yaşarken özünü kaybeden bir kent olmaya doğru hızla gitmektedir. Özüne, kültürüne sahip çıkarak, tarihi mimari dokuyu koruyarak ve ona uygun, estetiğe önem veren bir yapılaşma ve kentleşme politikasının takip edilmesini tavsiye ederken, tahrip etmeyen kimliğini koruyan vatandaşlara sahip, kimlikli bir kent olması dileğiyle…
[1] H. Ali Polat, “Bayburt’ta Kentleşme Süreci” , Bayburt Şehircilik Kongresi, 2013, Bayburt, s.9
[2] Mutlu Adak, “Bayburt’un Tarihi Coğrafyasının Kente Etkileri”, Bayburt Tarihi Sempozyumu Bildirileri, 2014 Bayburt, Yayınlanmamış Bildiri Metni.
[3] Ümmügülsüm TER – Oğuz ÖZBEK, “Kent Merkezlerinin Oluşumunda Alansal Gömülülük: Konya Tarihi Kent Merkezi”, Gazi Üniv. Müh. Mim. Fak. Der. Cilt 20, No 4, 2005, s. 529
[4] Koray Özcan, “Anadolu Türk Kent Tarihinden Bir Kesit: Selçuklu Döneminde Anadolu-Türk Kent Modelleri”, Ahmet Yesevi Ünv., Bilig, 2006, Sayı:38, s.163
[5] Koray Özcan, a.g.m., s.170
[6] Methiye Gül Çöteli, Bayburt Kent Dokusunun Gelişimi, Erciyes Ünv., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2005, s.171
[7] Veli Ünsal, “ Doğu Karadeniz’in Tarihi Coğrafyası”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2006; 8(2), s.137
[8] S. Tozlu, Trabzon – Erzurum – Bayezid Yolu(1850-1900), Atatürk Ünv. Basılmamış Doktora Tezi, Erzurum, 1997, s.33
[9] Bakınız; Methiye Gül Çöteli, Bayburt Kent Dokusunun Gelişimi, Erciyes Ünv., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2005
[10] Mutlu Adak, “Bayburt’un Tarihi Coğrafyasının Kente Etkileri”, Bayburt Tarihi Sempozyumu Bildirileri, 2014 Bayburt, Yayınlanmamış Bildiri Metni.