Bayburt Tarih-Kültür ve Edebiyat Derneği’nin geleneksel kültür sohbetlerinin bu haftaki konusu 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen ve yıldönümü münasebetiyle çeşitli etkinliklerle ele alınan İstiklal Marşı’ydı.
Programda, Bayburt Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. İsmail Dursunoğlu tarafından “İstiklal Marşını Anmak ve Anlamak” adlı bir sunum gerçekleştirildi.
Dursunoğlu konuşmasında “Milli marşlar, ait olduğu milletin değerlerini en güzel yansıtan metinlerdir. Bizim milli marşımıza baktığımızda daha ilk kelimede muhteşem bir manayı görmek mümkün. Uzun yıllardır savaşlardan bitap düşmüş, imparatorluğun bakiyesi olarak Anadolu coğrafyasına sıkışmış ve bir bekâ problemi ile karşı karşıya kalmış bir milletin marşını yazarken Akif, Peygamberimizin Sevr Mağarası’nda Hz. Ebubekir ile birlikteyken ve müşrikler ile yani ölüm ile aralarında sadece bir örümcek ağı mesafesi varken sarf ettiği “Korkma, Allah bizimledir” sözünü hatırlayarak, ümitsizlik ve çaresizlik girdabındaki milletine ve cephedeki Mehmetçiğe dönerek “Korkma!” diye sesleniyor. Bakın bu öyle bir sesleniştir ki, millete cesaret ve ümit aşılayan ve bunun da imanla olması gerektiğini ifade eden bir sesleniştir. Şiirin tüm mısraları bu üç kavram üzerinden yazılmıştır. İlk mısradaki ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ mısrası ve hemen ardından gelen ‘Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak’ mısrası birbirini tamamlayan ve bugüne dahi ışık tutan ifadelerdir. Bu vatan toprağında tüten son bir ocak olduğu müddetçe ümitsiz olmaya gerek yoktur. Çare, bizzat tüten o son ocak veya ocaklardır. Anadolu’da bir ocak dahi tüttüğü sürece bayrağımız göklerde dalgalanmaya ezanımız semada yankılanmaya devam edecektir.”
Konuşmasına İstiklal Marşı metni üzerinden devam eden, mısraların alelade anlaşılmaması gerektiğini ve her bir mısranın tek başına bir şiir olduğunu vurgulayan Dursunoğlu, “Dikkat buyurun lütfen, bu marş toprakla vatanın aynı şey olmadığını bize anlatıyor. Bu millet, ‘sıksan şüheda fışkıracak bir toprağa’ sahip olduğu için Anadolu’da vatan kavramı kutsaldır. Çünkü vatana feda edilen canlar, cananlar vardır. Ancak vatan bunların çok ötesindedir. Bu yüzden ‘Canı cananı bütün varımı alsında Hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ diyor şair. Ve son iki mısra… Bana göre sadece ilk iki ve son iki mısra da olsaydı bu şiir milli marş olurdu. Ne diyor son sözlerinde Akif, ‘Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır Hak’ka tapan milletimin istiklal!’ Bu bayrak, izmihlal yaşamamış, esaret yaşamamış, İslam’ın ve Türklüğün sancaktarlığını yapmış bir bayrak. Bu bayrağın hakkı hürriyetten başka bir şey olamaz! Ve kaldı ki Allah’tan başkasına kulluk etmemiş, biat etmemiş, Allah’tan başkasına tapmamış bu büyük milletin, Türk milletinin hakkı elbette ki istiklal olacaktır. Damarlarımızdaki asil kan döküldüğü yerde istiklal diye vücut bulurken dün, bugün ve istikbalde hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım. Hangi çılgın, hangi hayasız akın, hangi tek dişli canavar bizim iman dolu göğsümüz gibi bir serhaddı aşabilir? Sözlerimi bitirirken Akif’in Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın duasına ben de bugün, Allah bu milleti İstiklal Marşı’nın tarif ettiği ruhtan, cesaretten, ümit ve imandan mahrum eylemesin diyorum” şeklinde konuştu.