Rahmetli ana dedem Kalaycı Fevzi (Döyer) Usta, Ruslar Bayburt’u işgal edip dışarı çıkma yasağı koyduğu sıralarda daha çocuk yaşta imiş. Mahalle aralarında gezen Rus askerlerinin çoğunluğunu ise Ermeniler oluşturmaktaymış o sıralarda…
Bayburt’un Ruslar eline esir düştüğü günlerde şehirdeki Müslüman Türk evlerinde genç denecek yaşta kimse bulunmadığı gibi, evlerde genelde çoluk çocuğun yanı sıra neneler, dedeler ve gelinler bulunmaktaymış.
Akşam karanlığı bastığında azgın Ermeniler, Müslümanların evlerine girmeye çalışır, girebildikleri yerlerde ise hem namuslar kirletilir hem de genç – ihtiyar demeden orada bulunan kişilere işkence yapılıp, boğazlanırdı.
Gece evlere girmek isteyen azgın Ermenilerden kendilerini kurtarmak için Uzungazi Mahallesi’nde bulunan yedi kadar bitişik ev, içeriden duvarlardan açılan oyuklarla birbirlerine bağlanmışlardı.
Bu oyukların varlığını kırk – elli yıl öncesine kadar gözlerimle görmüştüm. Tam bir kapı görünümündeki bu oyukları ilerleyen yıllarda herkes kapattıysa bile yerleri yine de belli idi. O sıralarda gece bir evde topluca bulunup, bağırıp çağırılır, çoğunlukta olduklarını vurgulamaya çalışırlar, sabah olduğu an herkes kendi evlerine çekilip gündüz uykusu çekerlermiş..
Yeni bir güne başlanıldığında da bu sefer dönüşümlü olarak diğer bir evde toplanıp, yiyeceklerini paylaşıp, değişik eğlencelerle geceyi geçirirlermiş.
Öyle bir an gelmiş ki, evlerin hiçbirinde kurunların içerisinde içecek bir damla su bile kalmamış. Özellikle küçük çocuklar ‘Su!.. Su!..’ diye ağlamaya başlamışlar.. Dışarı çıkıp su almak bile yasakmış.
En yakın su kaynağı ise Çarşıbaşı’ndaki Kadı Paharı’ymış. Oraya gidebilmekse kolay değil; her tarafta Ermeni askerleri devriye geziyorlarmış…
Fevzi dedem, annesi Asiye Hanıma “Bana bir deppe verin ben gidip size Kadı Paharı’ndan su getireyim.” demiş. “Olur du, olmaz dı” derken, dedem deppeyi kaptığı gibi Kadı Paharı’nın yolunu tutmuş.
Bir deppe suyun yolunu dört gözle bekleyen yedi evin ahalisi geciken küçük Fevzi’nin Ermenilerce şehit edildiğini sanıp ağlaşmaya başlamışlar bile.
Kapının dışından Ermeniler’in ayak seslerini duymuşlar… koşuşup duruyorlarmış. Evdekiler, dışarıda bir şeylerin olduğunu anlamış. Birazdan kapı çalınmış, dedem elinde deppeyle içeriye düşmüş. Deppeyle getirmeye çalıştığı suyun çoğu ise mermi deliğinin olduğu yere kadar inmiş. Ermenilerin attığı mermi ateşi meğer deppeye isabet etmiş. Dedem kaçıp zor kurtulmuş. O kadarcık suyu gören evdekiler ise o an bayram etmişler.