Biraz tarih…
Sene ‘’AYDINLANMALAR’’lar…
Sanırım bunlar hiç bir evrensel değerle örtüşmez…
Peki nasıl oldu da ya da oluyor da aydınlanma hayranı oluyoruz?…
Çünkü emperyalist düzende bir bölge dolaylı olarak ideolojik düzeyde başka bir politik güç tarafından iktisadi, içtimai ve siyasi hayat kontrol altında tutulur. Sömürü düzenin devamı için kendi üstünlüğünü sosyal ve kültürel olarak kanıtlama yoluna gider. Halk zaten kendisinin yapamadığına hayranlık duyar, üretemeyecek kadar da atalet sahibi, bir de üzerine ‘’itaat et kurtul’’ karanlığına boğulmuş ise,
ruhuna el- Fatiha…
Bütün bunlara, Batının kılıfı ise özgürlük, demokrasi, insan hakları, eşitlik vb. İCATlarıdır. Buharlı makineden, asansörden, telefon ya da ilk uçaklardan daha kıymetli icatlar…
Kardeşim;
Özgürlük, senin köleliğinle hayat bulan Batı özgürlüğü,
Demokrasi, Batının düşünce özgürlüğü ve senin bunu kayıtsız şartsız kabulün,
İnsan hakları, senin haklarının transfer edilerek Batı haklarının katmerleşmesi,
Eşitlik, sadece Batı insanının kendi içindeki eşitliği, senin sandığın gibi evrensel olanından değil.
Hulasa aydınlanma;
Batının paradigması, bizim paradoksumuz
Batının refahı, bizim yoksulluğumuz
Batının ışığı, bizim karanlığımız
Kendi celladımıza aşkımız…