İnce Diktatör

‘’Gel bakayım buraya Muharrem’’ sözü söylediğinde iki İNCE hesap vardı. Kılıçdaroğlu, bu sözle bir taraftan kendisine sürekli muhalif zümrenin başında olan şahsın üzerindeki muvaffakiyetini sağır sultana dahi ilan ederken, bir taraftan da  ‘’bakın nasıl çağırdım, böyle hitap ettiğim biri, sizden biridir, halkın adamıdır vb.’’ anlamları barındıran  sübliminal mesajı  halkın dimağına sundu. Kılıçdaroğlu’nun başkan namzeti; Kılıçdaroğluca, kendisine yenilmiş ama halk için mütevazi, samimi anlamlarını şahsiyetinde barındıran eski bir öğretmendi.

Amma gel gör ki ‘’Gel bakayım buraya Muharrem’’ bu rolü pek benimseyememişti.

İlk önce asansöre binemedi.

Kızdı.

Çevresindekileri azarladı.

Sonra otobüsten inemedi.

Seçmenlerini itip kaktı.

Kılıçdaroğlu tarafından her cenahtan saldırıya uğramış, kendisine yakın adamları partisinden tasfiye edilmiş, yalnızlaştırılmış birinin bu agresifliğine mana vermek sanırım hiç zor değil.

Amma Afrin’in Muzaffer Komutanı Sayın Temel’e utanmadan, sıkılmadan, çirkin bir edayla saldırmasının oturtulabileceği hiçbir meşru zemin bulunmamaktadır. Evlatlarının isimlerinden daha çok zikrettikleri  demokrasinin sözde cevval savunucularından ilki  kendine muhalif kanadı tasfiye etti.(İyi Parti’ye zorla gönderdiği 15 gözü yaşlı milletvekilinden bahsetmiyorum bile) Partisinden tasını tarağını toplamak zorunda kalan sözde ikinci demokrasi şövalyesi ‘’Gel bakayım buraya Muharrem’’ ise başkan seçilirse kendisi gibi düşünmeyen bir komutanı emekli edeceğini beyan etti.

Al sana seçim kampanyası:

Başkan seçilirsem diktatör olacağım.

Benim gibi düşünmeyen kim olursa olsun gözünün yaşına bakmam. Sökerim apoletlerini…

Tabi bunları sayın genel başkanından öğrendi. Tasfiye olunan, tasfiye eder. Bizim buralarda bir söz vardır:

‘’ Tavuk kakar böcüğü, kalkar öğrenir cücüğü.’’ (Tavuk böceği yer, yavrusu da annesinden bunu öğrenir.)

Sayın ‘’ Gel bakayım buraya Muharrem’’, bunları yazarken Kılıçdaroğlu’nun sana biçtiği ama senin ünsiyet kuramadığın rolü kendime mesnet aldım. O yüzden bana da kızıp, beni de emekli etmeyesin, sakın ha!